“Videla, Arjantin'in dünyadaki kötü imajını temizlemek için Dünya Kupası'nı kazanmak zorunda kaldı.”
Bu itiraf Peru’lu senatör Genaro
Ledesma’ya ait; cuntanın ev sahipliği yaptığı 1978 Dünya Kupası’ndan 34 yıl sonra…
Aslında o dönemi ve o havayı çok daha
iyi anlayabilmek açısından filmi 24 Mart 1976 tarihine sarmamız gerekiyor.
Güney
Amerika kıtasının en önemli ülkelerinden biri olan Arjantin’de halk, 24 Mart
sabahına askeri darbe ile uyandı.
Askeri darbe Arjantin’de 30.000 kişinin
hayatına mal olacaktı. Öyle ki, işkencelerle öldürülen karşıt görüşlü insanlar
uçaklardan paketler halinde River Plate Stadı’nın çimlerine atılacaktı.
Dünya Kupası’nın Arjantin’de düzenlenmesine
1970 yılında karar verildi. Herkesin büyük bir korkuyla izlediği dönemde FIFA,
ülkede incelemelerde bulunmuş ve “acılı günlerin geride kaldığına” karar
vermişti. Yazının ilerleyen kısımlarında da net bir şekilde anlaşılacağı üzere
bu kararın verilmesinde “rüşvet” etkili olmuştu.
Cunta Lideri Jorge Rafael Videla, 1978
yılında Arjantin’in ev sahipliğinde düzenlenecek Dünya Kupası’nı önemli bir
fırsat olarak görüyordu. Tıpkı Adolf Hitler’in 1936 Olimpiyatları’nda düşündüğü
gibi… Berlin’den yıllar sonra bu kez imaj çalışması Arjantin için devredeydi. “Cuntanın
aslında o kadar da kötü bir şey olmadığını” tüm dünyaya göstermek için bulunmaz
bir fırsattı. Böylelikle tüm yaşanan dram, yolsuzluklar ve diğer her şey bir
duvarın arkasında kalacaktı. Mecazi olarak değil; gerçekten de Videla ve beraberindekiler
gecekondu mahallelerini yok ederek, yerine ülkeye gelen basının ve turistlerin ötesini
göremeyeceği büyük bir duvar inşa etti. Ülkeye ne turist gelecekti; ne de gelen
basın mensupları iyi şeyler yazacaktı…
Dünya Kupası’nı organize etmesi için acilen
bir ekip oluşturuldu: Ente Autarquico Mundial… Büyük statlar, gösterişli yollar
ve renkli televizyonlar, cunta yönetimi bu büyük kozu en iyi şekilde kullanmak
için elinden gelen her şeyi yaptı. Dünya Kupası’nın Arjantin’e maliyeti
rüşvetler hariç 700 milyon dolar oldu… Futbol haricindeki tüm projeler
ertelendi. Videla, Dünya Kupası için, “25 milyon Arjantinli oynayacak” demişti;
ancak halk bunu “25 milyon Arjantinli faturasını ödeyecek” olarak gördü.
Sahanın dışı kadar, içine de yolsuzluk
bulaşacaktı. O dönemdeki sisteme göre gruplarında ilk iki sırayı alan takımlar
üst gruba çıkmaya hak kazanıyordu. İkinci grubun birincileri ise final
oynuyordu. Son maçlar öncesinde Brezilya ve Arjantin’in puanları eşitti. Tarihler
22 Haziran 1978’i gösterdiğinde Arjantin son maçında Peru ile karşılaşacaktı ve
finale çıkabilmeleri için bu maçı en az 4-0’lık skorla yenmeleri gerekiyordu.
Elbette karşılaşmadan önce her şey ayarlanmıştı. O dönemde Peru da tıpkı Arjantin gibi askeri yönetimin elindeydi. İki tarafın anlaşması kolaylıkla sağlandı. Maç bittiğinde tabelada 6-0’lık skor vardı.
Arjantin’in finaldeki rakibi ise
Hollanda oldu; Johan Cruyff, cuntayı protesto ederek Arjantin’e gelmemişti. Cruyff,
2008’de yapacağı açıklamada “Barcelona’daki evine silahlı kişilerin geldiğini
ve Dünya Kupası’na gitmemesi için tehdit edildiğini” söyleyecekti.
Arjantin, Hollanda’yı finalde 3-1’lik
skorla geçerek Dünya Kupası şampiyonu oluyordu. Videla bitiş düdüğüyle birlikte
tribünleri selamlıyor ve bu müthiş başarıdan adeta kendine pay çıkarıyordu.
Arjantin halkı olan bitenin farkındaydı ama bu onların ilk şampiyonluğuydu. Buruk
da olsa hem cunta yanlıları, hem de sivil halk aynı sloganı haykırıyordu: “Argentina,
Argentina!”